23-05-2023
Faziletli Müftümüz Mustafa Trampa, 22 Mayıs 2023
Pazartesi günü İstanbul/Haliç Kongre
Merkezi’nde düzenlenen “Büyük Rumeli Buluşması” programına katıldı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Haliç Kongre
Merkezi’nde düzenlenen “Büyük Rumeli Buluşması” programına katılarak bir
konuşma yaptı.
T.C. Cumhurbaşkanı
Sayın Recep Tayyip Erdoğan, “Büyük Rumeli Buluşması” programında yaptığı
konuşmada, “Batı Trakya, Bulgaristan ve Balkanlardan gelen kardeşlerimiz bu
ülkenin göçmeni değil, asli evladıdır” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Rumeli’nin mahzun ve mağrur
evlatlarını, sevgili gençleri, değerli hanımları ve aziz vatandaşları
selamladığını söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, kalbi kendileriyle çarpan
herkese, soydaşlara sevgi ve saygılarını gönderdiğini dile getirerek bu güzel
buluşmada katkısı bulunanlara teşekkür etti.
Bugün salonda asırlar boyunca "Allah
Allah" nidalarıyla Viyana kapılarına dayanan akıncıların seslerini
duyduğunu kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bugün burada Rumeli
türkülerinin, yürek tellerimizi titreten, ince, zarif, narin, kanat çırpışlarını
duyuyorum. Bugün burada, Bursa’dan Bosna’ya, İstanbul’dan Üsküp’e uzanan
muhteşem bir sevgi selini, muhabbet deryasını görüyorum. Burada hamuru acıyla,
çileyle, aşkla, sevdayla, dayanışmayla yoğrulmuş, ebedî ve ezelî
kardeşliğimizin remzini görüyorum" diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan daha sonra Rumeli Ağıtı’nın
"Bir Rumeli Türküsü kanat çırptı gümüş vazolarda/Sımsıcak bir dua yıkıldı
ellerime/Burma bıyıklı ağıtlar dizginledi zamanı/Kana batmış toynaklarda, yeşil
bir gül dillendi/Sessizlik keklikleri makaslarken gökleri/Bir ezan yağmuruyla
ta can evimden yandım/Ve yumdum gözlerimi İstanbul’da/Üsküp’te, Kalkandelen’de
uyandım/Ötelerde kanlar, câmiler, şadırvanlar/Fatih Köprüsü gülümser
beride/Vardar Ovası’nı titreten rüzgar/Dalgalandırır gönülleri de/İsmine Estergon
derler/Bir yarim var Rumeli’de" mısralarını okudu.
Sadece Rumeli’de değil, Balkanlar’dan Kafkaslara,
Adriyatik’ten Altaylara, 3 kıta 7 iklimde gönüllerin bir olduğu nice
kardeşlerinin olduğunu dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, ellerini semaya
açarak "Allah Türkiye’ye zeval vermesin" niyazıyla gözyaşı döken nice
sevdalıları olduğunu ifade etti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, dili, dini, kültürü,
derisinin rengi farklı olsa da umudunu ülkesinin başarısına bağlamış 100
milyonlarca dostlarının olduğunu belirterek, şunları söyledi: "İşte bu
salonda Rumeli’nin neresine gidersek gidelim, önümüzü kesip ’Türkiye’nin
taşına, toprağına selam’ diyen akıncı çocuklarını görüyorum. Karşımda
Serdengeçtilerin emanetleriyle birlikte sayıları 100 milyonları bulan Türkiye
âşıklarının temsilcilerini görüyorum. Salonlara sığmayan şu coşkunuz için
sizlere şahsım, dava arkadaşlarım adına teşekkür ediyorum. Şu dik duruşumuz
için sizlere teşekkür ediyorum. 14 Mayıs seçimlerindeki desteğiniz için sizlere
teşekkür ediyorum. 28 Mayıs’ta sandıktan çıkacak sonucun müjdesini veren şu
sevginiz için her birinize ayrı ayrı teşekkür ediyorum."
Salondakilerin çok güzel ve vefakâr insanlar
olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Rabbim muhabbetimizi daim
eylesin diyorum. Kardeşlerim biz istiklal ve istikbal bayrağını bir dönem
hükümranlık alanı 10 milyonlarca kilometrekareyi bulan Osmanlı’dan devralmış
bir devletiz. Türkiye Cumhuriyeti bin yıldır bu topraklarda varlık yokluk
mücadelesi veren mücadelemizin ilk değil en son devletidir" ifadelerini kullandı.
“BİZ
ORALARA BİR EMANET OLARAK BAKMASINI BİLİYORUZ”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Bosna Hersek’in ilk
cumhurbaşkanı merhum Aliya İzetbegoviç’i son döneminde hastanede ziyaret
ettiğini, onun kendisine "Tayyip evladım, bu topraklar Evlad-ı
Fatihan’dır. Bu Evlad-ı Fatihan olan topraklar size emanettir" dediğini
aktardı.
Merhum İzetbegoviç’in oğlu Demokratik Eylem Partisi
(SDA) Genel Başkanı Bakir İzetbegoviç’in kendisine, babasının o ana kadar
konuşmadığını söylediğini anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Tabii bu bizim
için bir duygu seliydi, Rabbime hamd ettim. Ama öyle bir emanet aldık ki biz
Evlad-ı Fatihan olan o topraklara uzaktan bakamayız. Biz oralara bir emanet
olarak bakmasını biliyoruz ve bakacağız" şeklinde konuştu.
“TÜRKİYE,
BAŞI DARA DÜŞEN HER KARDEŞİNE BİR EMAN VE ESENLİK YURDU OLDU”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, tarih boyunca millet olarak
vakarla, vicdanla, merhamet ve şefkatle tüm dünyaya insanlık dersi verdiklerini
söyledi.
Anadolu’yu yurt eyleyen insanlarla Çanakkale’de
büyük bir destan yazıldığını, milletin dünyanın en güçlü ordularına
Çanakkale’yi dar ettiğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Ecdadın
Avrupa’nın içlerine kadar uzanan zaferlerinin ardından başlayan geri çekilme
süreci ancak Büyük Taarruz ile son bulmuştur. Kendisi de Rumelili olan Gazi
Mustafa Kemal’in öncülüğünde İstiklal Harbimizi zaferle taçlandırdık.
Milletimiz 29 Ekim’de 100. yılını kutlayacağımız Cumhuriyeti kurarak, asırlar
sonra ilk kez yaralarını saracağı, kendini toparlayacağı güvenli bir sığınağa
kavuşmuştur" ifadelerini kullandı.
Bu dönemde Rumeli’den Kafkaslar’a kadar imparatorluk
bakiyesi yerlerden Anadolu’ya göçlerin artarak devam ettiğini dile getiren
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Osmanlı’dan beri süren bu göçlerde binlerce
insanımız hayatını kaybetti. Ana vatanlarından sürgün edilen Çerkes
kardeşlerimiz, doğdukları topraklarda zulme uğrayan Kırım Tatarları, Ahıska
Türkleri, tarihin en büyük katliamlarına maruz bırakılan Rumeli muhacirleri,
hâsılı Osmanlı’nın adalet sancağı altında huzurla yaşayan milyonlarca
kardeşimiz, soydaşımız son çare olarak Cumhuriyet topraklarına sığındı. Türkiye,
Çerkes’i, Tatar’ı, Gagavuz’u, Arnavut’u, Boşnak’ı, Türkmen’i, Özbek’i, Uygur’u
ile başı dara düşen her kardeşine bir eman ve esenlik yurdu oldu" diye
konuştu.
Milletçe el ele, gönül gönüle vererek Türkiye’yi
kalkındırmaya, ekonomisini güçlendirmeye, bu topraklarda özgür ve başı dik bir
şekilde yaşamaya çalıştıklarını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, acısıyla
tatlısıyla, eksiğiyle fazlasıyla, nice badireleri aşıp, nice saldırıları
göğüsleyerek millet olarak Türkiye’yi bugünlere getirdiklerine işaret etti.
“SİZLERİN
ATALARI BAŞKA BİR YERE DEĞİL, ANA YURTLARINA GELDİLER”
Batı Trakya, Bulgaristan ve Balkanlar’dan gelenlerin
bu ülkenin göçmeni değil, asli evladı olduğunun altını çizen Cumhurbaşkanı
Erdoğan, şöyle devam etti: "Sizlerin dedeleri, ataları başka bir yere
değil, ana yurtlarına, baba evlerine geldiler. Asırlık hasretin ardından
kavuşan kardeşler gibi biz de birbirimize sarıldık, kucaklaştık. Türkiye gibi
bir vatanımız, Türkiye gibi bir yuvamız olduğu için Allah’a ne kadar şükretsek
azdır. Bizim çekilmek mecburiyetinde kaldığımız yerlerde dünyanın en alçak, en
iğrenç, en vahşi katliamları gerçekleştirildi.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “O zor
günlerde Türkiye’ye gelemeyen kardeşlerimiz devletsizliğin acısını iliklerine
kadar yaşadılar. Çok ağır baskı ve zulüm gördüler. Dilleri, inançları,
gelenekleri yok edilmek istendi. Camileri yıkıldı, türbeleri yerle yeksan
edildi. Tekkelerinin, ilim, irfan yuvalarının kapısına kilit vuruldu.
Medreseler kapatıldı. Hanlar, hamamlar, kervansaraylar, çeşmeler, imaretler,
kütüphaneler bilerek bakımsızlığa terk edildi. Kanaat önderleri, hocaları,
alimleri, siyasetçileri hapse atıldı. Kültürel soykırım namına ne varsa hepsini
katbekat fazlasıyla yaşadılar, tecrübe ettiler."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 150 yıl önce binlerce ecdat
yadigârı esere ev sahipliği yapan şehirlerde bugün numunelik birkaç yapı
dışında hiçbir şey bulunamadığına dikkati çekti.
“HEP
ÜÇ MAYMUNU OYNADILAR”
"Aynı şekilde nüfusunun yüzde 80’i, çoğunluğu
Müslüman olan şehirlerde bugün ya hiç Müslüman yaşamıyor ya da bir avuç
Müslüman bulunuyor" diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu ifadeleri kullandı:
"Ancak Batı dünyası bunu hiçbir zaman görmedi, daha doğrusu hep görmezden
geldi. Lafa gelince insan hakları adına mangalda kül bırakmayanlar, Avrupa’nın
göbeğinde yaşanan bu kültür katliamına ’dur’ demediler. Ağızlarını her
açtıklarında bize demokrasi ve insan hakları dersi verenler Rumeli’nin acısına,
Rumeli’den yükselen feryatlara sağır kesildiler. En son Bosna Savaşı’nda,
Srebrenitsa’da olduğu gibi binlerce insanın katledildiği, burunlarının
dibindeki soykırımları hiçbir şey yapmadan tribünden izlemeyi seçtiler.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Hatta ne yazık ki bunlar
katillere yolu açarak onlara yardımcı oldular. Bunu geride bıraktığımız asırda
defalarca yaptılar. Söz konusu Müslüman’ın, Türk’ün hakkı ve hayatı olunca
tepki göstermek, müdahale etmek, zulmü engellemek yerine hep üç maymunu
oynadılar. Aslında bugün de terör örgütlerine kol kanat gererek, camilere,
mescitlere saldırılmasına göz yumarak, Türkiye sevdalısı vatandaşlarımıza
eziyet ederek değişen hiçbir şey olmadığını ortaya koyuyorlar. FETÖ’cü
alçaklarla, bölücü hainlere gösterdikleri sempatinin, anlayışın, hoşgörünün
10’da birini mazlumlara ve mağdurlara göstermiyorlar” diye ekledi.
“TÜRKEVİ’NİN
CAMLARINI LEVYEYLE KIRAN BU TERÖRİSTİ BULMANIZ GEREKİYOR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, terör örgütü PKK’nın
Avrupa’da istediğini elde edemeyince Türk seçmenlere saldırdığını aktararak,
"Herhalde diyorlar ki bu seçmenler Cumhur İttifakı’ndan yana. Onun için
onlara saldırıyorlar. Yetmedi, Amerika’da, Birleşmiş Milletlerin karşısındaki
Türkevi’ne saldırdılar, Türkevi’nin camlarını kırdılar. Niye? Hani siz
demokrattınız. Türkevi’ne saldırmak, camları kırmak, size ne kazandırır? Şimdi
biz de buradan Amerika’nın yetkililerine, emniyet güçlerine şunu demeyecek
miyiz? Hadi bakalım, hemen süratle bu teröristi bulmanız lazım, gereğini de
yapmanız lazım. Acaba benzer bir durum Türkiye’de olsa buna nasıl bakacaksınız?
Şimdi biz de Amerika’nın yetkililerinden; Türkevi orada size bir emanettir.
Türkevi’nin camlarını levyeyle kıran bu teröristi bulmanız gerekiyor."
Ellerinde imkân ve güç olanların krizleri bitirmek,
çatışmaları ve savaşları sonlandırmak için bir adım atmadıklarının altını çizen
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Yarın, Allah korusun, herhangi bir yerde
milletimizin ve soydaşlarımızın başına bir şey gelse emin olun bunlar yine
farklı davranmayacaktır. Ama artık hamdolsun Türkiye var, biz varız, gereği
neyse bunu yapmaya hazırız. Artık ’Türkiye Yüzyılı’ vizyonu olan ülkemiz
var" şeklinde konuştu.
“ASIRLIK
HASRETİN ARDINDAN SOYDAŞ VE AKRABA TOPLULUKLARIN ELİNDEN BİZ TUTTUK”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasında Rumeli’nin
milletin yüreğinde hiç kapanmayacak bir yara olduğunu söyledi.
Falih Rıfkı Atay’ın edebiyatta bu acıyı anlatan en
iyi yazarlardan olduğunu dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bakınız,
yazarımız Rumeli’yi kelimelere nasıl döküyor?" diyerek, Atay’ın "Eski
Türk şarkılarının aksettiği ve çarıklarının çürüdüğü dağlar. İşte şu ufuk
çizgilerinin arkasında Manastır, Eyüp kadar Türk olarak alıştığımız Manastır.
Ötede Kosova, Üsküp, başımın içini Osmanlı haritasının sert dalgaları
karıştırıyor. Her adımda bir kalp kırığı bırakıyorum" sözlerini aktardı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Evet, cümlelerini
’Rumeli’yi unutmayalım’ diyerek bitiren Falih Rıfkı gibi biz de Rumeli’yi bir
an olsun aklımızdan ve kalbimizden çıkarmadık. Ne Rumeli’yi unuttuk ne Kırım’ı
ne Kıbrıs’ı ne Türkistan’ı ne Kafkasya’yı ne de gönül coğrafyamızın diğer
köşelerini unuttuk. Asırlık hasretin ardından soydaş ve akraba toplulukların
elinden biz tuttuk" şeklinde konuştu.
“RUMELİ’DEN
KAFKASYA’YA HERKESİN YANINDA OLDUK, DESTEK VERDİK”
Son 21 yılda sadece Türkiye’nin büyümesi,
güçlenmesi, kalkınması için gece gündüz çalışmadıklarını, aynı zamanda ortak
tarih, inanç ve kültür birliği içinde oldukları tüm kardeşleriyle yeniden
kucaklaştıklarını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"TİKA’mız ve Vakıflar Genel Müdürlüğümüzle ecdat yadigârı eserlerimizi,
şehitliklerimizi yeniden ayağa kaldırdık. Yurtdışı Türkler Başkanlığımızla
eğitim ve kültür alanında iş birliğimizi geliştirdik. Yunus Emre Enstitümüz ve
Maarif Vakfımızla dilimize, kültürümüze, tarihimize, ortak medeniyet
değerlerimize sahip çıktık. Türk Hava Yollarımız, Anadolu Ajansımız, TRT’mizle
beşeri bağlarımızı perçinledik. Kızılayımız, AFAD’ımız, sivil toplum
kuruluşlarımızla en zor günlerinde kardeşlerimizin imdadına koştuk. İş
adamlarımızın desteğiyle ticari ve ekonomik bağlarımızı güçlendirdik.
Diplomatik misyonlarımızın sayısını artırarak bayrağımızı her tarafta gururla
dalgalandırdık. Nerede bir vatandaşımız, soydaşımız varsa biz oradayız. Bu
anlayışla Rumeli’den Kafkasya’ya herkesin yanında olduk, destek verdik. Hiçbir
kardeşimizi çaresiz, sahipsiz hissettirmedik. Tüm bu çalışmalarımız sayesinde
100 yıllık hasretin ardından Evlad-ı Fatihan’ın gönlünü yeniden kazandık,
yeniden fethettik."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, nasıl ülkede hizmet
götürmedik tek karış toprak bırakmadıysalar Rumeli’de de dokunmadık yer
bırakmadıklarını belirterek, şu ifadeleri kullandı: "Trakya’nın ötesinde
bulunan tüm ülkeleri, soydaşlarımızın yaşadığı şehirlerin hemen hepsini tek tek
ziyaret ettik. Rumeli’nin her taşını, her camisini, türbesini, çarşısını bir
nakış misali ilmek ilmek kalbimize işledik. Ziyaretlerimizde yıllardır hasretle
vefalı Türk’ün yolunu gözleyen beyaz takkeli, nur yüzlü pirifanilerimizi
gördüm. Her nefeste Türkiye için, ülkemizin güçlenmesi için dua eden Murad-ı
Hüdavendigar’ın yetimlerini gördüm. Yaşadıkları nice zulmün ardından dillerine,
dinlerine, kültürlerine dört elle sarılan kahramanları gördüm. Maruz kaldıkları
onca baskıya, eziyete rağmen yürekleri Allah aşkıyla, Peygamber sevdasıyla
yanan dervişleri gördüm. Her sabah hayata yeni bir umutla başlayan kızçeleri,
kızanları, kadınları, vakar timsali babaları gördüm. Rumeli’de sadece 6 asır
boyunca dünyaya adaletle hükmetmiş bir ecdadın ayak izlerini değil aynı zamanda
kocaman bir Anadolu gördüm. Rumeli’de Bursa’yı, İstanbul’u gördük. Konya’yı,
Sakarya’yı, Erzurum’u, Kayseri’yi, Bakü’yü, Gence’yi, Semerkant’ı, Hile’yi
gördüm. Hasılı o topraklarda tüm haşmetiyle medeniyetimizi gördüm. Tüm
büyüklüğüyle Türkiye’yi ve Türk milletini gördüm."
“BUGÜN,
EN KÜÇÜK BİR SIKINTILARINDA KARDEŞLERİMİZİN İMDADINA KOŞABİLİYORUZ”
Bu adımlarla kardeşlik hukuklarının gereğini yerine
getirmenin yanı sıra ihmaller sebebiyle gönüllerde açılan yaraları da
kapattıklarını söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Gerek diplomatik gerek
siyasi gerekse ekonomik açıdan ülkemizin varlığını, o topraklarda yeniden
hissettirdik. Bugün hamdolsun en küçük bir sıkıntılarında kardeşlerimizin
imdadına koşabiliyoruz. Bosna Hersek’te sel felaketi olunca bunu yaptık.
Arnavutluk’ta deprem olunca bunu yaptık. Diğer ülkelerde herhangi bir afet
yaşanınca bunu yaptık. Siyasi istikrarsızlık riskiyle karşılaştıklarında bunu
yaptık. Zor günlerinde, kara günlerinde kardeşlerimizin hep yanında olduk.
Barış Yolu olarak adlandırdığımız Saraybosna-Belgrad Otoyolu Projesi’ni
tamamladığımızda Balkanlar’a yeni bir soluk borusu açmış olacağız"
değerlendirmesini yaptı.
“FİTNE
TÜCCARLARININ BİZİ BİRBİRİMİZE DÜŞÜRMESİNE ASLA MÜSAADE ETMEYECEĞİZ
"Peki, biz bunları yaparken ülkemizdeki
muhalefet neyle meşguldü?" sorusunu yönelten Cumhurbaşkanı Erdoğan,
şunları dile getirdi: "Onlar zevahiri kurtarma adına düzenledikleri
toplantılar haricinde Rumeli ve Balkanlar’la ilgili dişe dokunur hiçbir iş
yapmadılar. Bizdeki muhalefetin Balkanlar ile ilgili en ufak bir adımını
duydunuz mu? Yok. Öyle bir dertleri de yok. Dert bizim, biz Balkanlar’a,
Rumeli’ye sevdalıyız, sevdalı. Bizim bir farkımız var. Şimdi seçim sandığı
ufukta görününce attıkları zoraki adımlar dışında Evlad-ı Fatihan’ın kapısını
çalmadılar, elinden tutmadılar, gözyaşlarını silmediler. Gün oldu, güya
hamburger yemek için ta Pensilvanya’ya gittiler. Gün oldu, Londra’daki
tefecilerin kapısında nöbet tuttular. Gün oldu, Alman’ından Amerikalısına kadar
herkese selam verdiler. Gün oldu, ülke ülke gezip Türkiye’yi Batılılara şikâyet
ettiler ama benim Rumelili kardeşlerimin küftesinin, büreğinin tadına bakmaya
tenezzül dahi etmediler. Bunlar teröristlerle bile kol kola girdiler ama benim
Rumelili kardeşlerimle bir kez olsun payduşka oynamadılar. Hapisteki canilerle
ilgilendikleri kadar kalbi Türkiye’yle atan, Türkiye için atan milyonların
meseleleriyle hiçbir zaman ilgilenmediler."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, muhalefeti eleştirerek,
"Her şey oldular, her kılığa büründüler ama bir kez olsun yerli, millî ve
vicdanlı bir duruş sergilemediler. Bugün de aynısını yapıyorlar. Bölücü terör
örgütünün uzantılarıyla kol kola yürümekten çekinmiyorlar. FETÖ’cülerle iş
tutmaktan hicap duymuyorlar. Ortada hiçbir şey yokken bir gece yarısı
yayınladıkları Alevi, Sünni, Kürt, Türk videolarıyla birlik ve dirliğimize
kastetmekten geri durmuyorlar. Oy vermediler diye depremzedelerimizi
aşağılamaktan utanmıyorlar. Koltuklarını korumak için nefret söylemlerine
sarılmakta beis görmüyorlar. Kardeşlerim, bunlar emri nereden alıyorlar,
biliyor musunuz? Kandil’deki teröristlerden alıyorlar. Biz ise emri Allah’tan
ve milletimizden alıyoruz. Farkımız bu" ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, muhalefetin, milletin karşısına projeyle, eserle, vizyonla çıkmak yerine korku siyasetiyle insanların oylarını alabileceklerini düşündüğünü ifade ederek, sözlerini şöyle sürdürdü: "Oysa ne yapsalar boş çünkü milletimiz bunların ciğerini biliyor, ciğerini. Milletimiz bunların nasıl faşizm heveslisi olduklarını çok iyi biliyor. Milletimiz bunlardan kendisine de ülkeye de Rumeli’deki kardeşlerine de hiçbir fayda gelmeyeceğini görüyor. 14 Mayıs, insanımızın feraset ve basiretini hafife alanların milletten yediği ilk tokattı. İnşallah, 28 Mayıs yarım kalan işin tamamlandığı bir milat olacaktır sizlerle beraber. Millet olarak bizi yaralı görüp de ilacımıza zehir bulaştırmak isteyenlere fırsat vermeyeceğiz. 14 Mayıs’ta yaşadıkları hezimete milleti de ortak etmek isteyen kifayetsizlerin oyunlarına gelmeyeceğiz. Fitne tüccarlarının, nefret tacirlerinin aramıza nifak tohumları ekmesine, bizi birbirimize düşürmesine asla müsaade etmeyeceğiz. Sandığa leke sürdürmeyeceğiz. Rehavete kesinlikle kapılmayacağız. Zafer sarhoşluğuna asla düşmeyeceğiz. 28 Mayıs’ta hep birlikte erkenden sandıklara koşacak, irademize, demokrasimize ve geleceğimize hep birlikte sahip çıkacağız."
Konuşmasının ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan’a
organizasyon komitesi adına Bayram Akgül tarafından el dokuması halı hediye
edildi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, misafirlere plaket takdim etti.
Programın sonunda Cumhurbaşkanı Erdoğan,
katılımcılarla fotoğraf çektirdi.