İskeçe Müftülüğü Logosu
BATI TRAKYA TÜRK AZINLIĞI
İskeçe Müftülüğü

MÜFTÜMÜZÜN ANADOLU AJANSINA VERDİĞİ DEMEÇ

28-01-2024

MÜFTÜMÜZÜN ANADOLU AJANSINA VERDİĞİ DEMEÇ

 

Faziletli Müftümüz Mustafa TRAMPA’nın Anadolu Ajansına 25 Ocak Perşembe günü verdiği Milli Birlik ve Dayanışma günümüz olan 29 OCAK’ları konu alan demeci yayınlandı.

29 OCAK’ların çıkış nedeni, yaşanan vandalizm ve daha bir çok meseleyi etraflı bir şekilde anlatan Müftü efendi, okuyucuların dikkatine sunmaktadır.

"İskeçe Müftüsü Mustafa Trampa, AA muhabirine yaptığı açıklamada, 29 Ocak 1988 ve 29 Ocak 1990’da Batı Trakya Türklerinin, Yunan devletinin uyguladığı kimliksizleştirme politikalarına karşı ciddi direniş gösterdiğini hatırlattı.

Batı Trakya Türk toplumunun o güne kadar karşılaştığı hukuksuz ve özellikle uluslararası antlaşmalara aykırı uygulamalara karşı "barışçıl bir haykırma ve direniş" gösterdiğini belirten Trampa, hak arama mücadelesinde her zaman hukuk çerçevesinde hareket edildiğini vurguladı.

Trampa, 1983-1988 yıllarında Batı Trakya Türk toplumunun tarihi kurumlarına yönelik çok ciddi baskılar olduğunu aktararak, "Dönemin bölge valileri tarafından Gümülcine Türk Gençler Birliği (GTGB), Batı Trakya Türk Öğretmenler Birliği (BTTÖB) ve İskeçe Türk Birliği’ne (İTB) karşı kapatılma davaları açılmıştır. Bu, şunu gösteriyor: Kapatılmadan kasıt, tabelalarda bulunan "Türk" kelimesinin ortadan kaldırılması." dedi.

Yunanistan Batı Trakyalı Türklerin milli kimliğini inkar ediyor

Bunun milli kimlik inkarı ve milli kimliğin yok sayılması anlamına geldiğinin altını çizen Trampa, Türk toplumunun buna direniş göstermesinden başka seçeneğinin bulunmadığını ifade etti.

İTB, GTGB ve BTTÖB’nin adlarında Türk ifadesi geçtiği, Batı Trakya’daki azınlığın Lozan Antlaşması’nda "Türk" değil "Müslüman" olarak tanımlandığı iddiası ile 1980’li yıllarda kapatıldığını anlatan Trampa, 1985 yılında Gümülcine müftülüğüne Yunanistan hükümeti tarafından ilk defa müftü tayin edilmesinin bardağı taşıran son damla olduğunu kaydetti.

Trampa, "Bütün bunlardan sonra azınlığın önde gelen temsilcilerinin, bir araya gelerek, azınlığı yok sayan Yunanistan’ın hukuksuz uygulamalarına karşı gösterdiği tepkilerin adıdır 29 Ocak’lar. 29 Ocak’lar bizim için kıvanç günüdür. Onur günüdür. Tarihte her bir toplumun, her bir milletin bir dönüm noktası, bir hikayesi vardır. 29 Ocak’lar da bizim hikayemizdir. Azınlığımızın hikayesidir. Bu hikaye bizim varlığımızın ispatıdır." diye konuştu.

İskeçe Türk Birliği (İTB) Başkanı ve Gündem gazetesi yazarı Ozan Ahmetoğlu da Batı Trakya Türklerine yönelik baskı politikalarının 1980’li yıllarda zirveye ulaştığını söyledi.

Yunan devleti tarafından asimilasyon ve göçe zorlama politikalarının uygulanmaya başlamasıyla Batı Trakya Türklerinin de hak arama mücadelesine başladıklarını belirten Ahmetoğlu, isimlerinde Türk kelimesi bulunduğu için Gümülcine Türk Gençler Birliği, Batı Trakya Türk Öğretmenler Birliği ve İskeçe Türk Birliği’nin 1980’li yıllarda kapatıldığına işaret etti.

Ahmetoğlu, “İskeçe Türk Birliği davayı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) götürdü. AİHM, İskeçe Türk Birliği’ni haklı bulsa da Yunanistan 15 yıldır AİHM kararını uygulamıyor. İskeçe Türk Birliği’nin yasal statüsünü iade etmiyor.” şeklinde konuştu.

Fanatik gruplar, Gümülcine’de Türklere ait çok sayıda iş yerinin yağmaladı

1990’daki 29 Ocak anma etkinliğinde, Batı Trakya Türklerinin fanatik grupların saldırısına uğradığını anlatan Ahmetoğlu, bunun, Yunanistan için kara bir leke olduğunu vurguladı.

Bu tarihte Gümülcine’de Türklere ait çok sayıda iş yerinin yağmalandığını dile getiren Ahmetoğlu, şunları kaydetti:

"Batı Trakya Türkleri bir anlamda bölgeden gönderilmek için göçe zorlandı. Bu pogromla ilgili Yunanistan’ın hala Batı Trakya Türklerinden özür dilememiş olması çok üzücüdür. Vatandaşı olduğumuz Yunanistan devletinden bir özür bekliyoruz. Bu özür hala gelmediği gibi 36 yıl önce 29 Ocak 1988’deki Milli Direniş ve Toplumsal Dayanışma Günü’nü ortaya çıkaran şartların birçoğu hala geçerli. Birçok sorun devam ediyor. En başta da milli kimliğimizin inkarı devam ediyor. Batı Trakya Türklerinin kurumları, temsilcileri hedef gösteriliyor. Kimliği ötekileştiriliyor. Bu durum demokrasi ve insan hakları açısından son derece endişe verici."