22-12-2024
Ulu Çınarlara Vefa” projesi çerçevesinde, Faziletli Müftümüz Mustafa Trampa ile Müftü Yardımcımız Ahmet Hraloğlu ve Personel Müdürümüz Mustafa Kamu, 21 Aralık 2024 tarihinde Cumartesi günü 1940 yılında İskeçe’nin Ilıca Bölgesine bağlı Memkova köyünde doğan, ömrünü öğretmenlik ve imamlık vazifesiyle geçiren Cemil Huskoğlu (Hafız Cemil) hocamızı ikamet ettiği İskeçe’nin Aşağı Mahallesinde ziyaret ettiler.
Hocamız Cemil Huskoğlu
nâm-ı diğer Hafız Cemil, geçirdiği çileli çocukluk ve gençlik yıllarını şöyle
anlattı:
“İlk çocukluk yıllarım Memkova’da
köyümde geçti. Altı yaşında iken, 1947’de Yunanistan’da iç savaş başladı,
çeteciler (andartlar) bütün Ilıca bölgesini istila etti. Tabi köyümüzü
de bastılar. Korku dolu günler yaşadık. 1948 yılının başında babamın askerlik kurasını
andartlar zorla askere aldılar ve başka bir Yunanlı çeteciyle Ilıca ile Sarıyer
bölgesinin sözde korucu çetebaşları vazifesini vermişler. Aynı yılın
sonbaharına doğru bizim köy camisi imamsız kaldığı için andartların ileri
gelenlerinden aynı zamanda köyümüzün cami mütevellisi de olan Hüseyin Süloğlu,
babamı çetecilikten terhis ettirerek camide imam, okulda da öğretmen olarak
vazifelendiriyor. Ben 6 yaşında olmama rağmen babamla beraber ben de okula
gidiyordum.
Yeni bir öğretim yılı
başlamıştı (1946 – 47). Babamla okula gittik ve yanan sobanın yanında ders
saatini beklerken, Şahin’de bulunan askeri kışladan iki bölük asker, köyün
başındaki tepeden silah atmaya başladılar. Köyde bulunan beş altı çeteci,
Kocadere’den Bulgaristan’a kaçtılar. Şahin’den gelen askeri birlikler köye
girdi ve yanlarına getirdikleri binek hayvanlarla Memkova’daki bütün insanları
daha güvenli olan Şahin köyüne göç ettirdiler. Biz küçük çocuklar, yaşlılar çok
zor şartlarda Şahin’e varabildik. Buradaki insanlar, evlerini bize açtı. İki
odalı evlerinde birini göç eden aileye veriyorlardı. Adeta Peygamberimiz
zamanındaki Mekke’li muhacirler ile Medine’de onlara evlerini açan ensar gibi. Biz
de bu köyde yardımsever bir ailede ikibuçuk sene kaldık. Şahin’de o dönemde 18
ayrı köyden muhacir barınıyordu. Muhacir kaldığımız süre zarfında devletten
erzak ve para yardımı da alıyorduk.
Bu arada ben ilkokula
burada devam ettim. Bizim köye mahsus Tekke Camiinin altında bulunan iki
derslik bir bina Memkova İlkokulu olarak faaliyete geçti.
Muhacirlikten sonra 1950
yılında tekrar köyümüze döndük. İlkokulu tamamladım. 1955 yılında Şahin
Hocalarından Hafız Cemal Köse’nin yanında başladığım hafızlık eğitimimi on ay
gibi kısa sürede tamamladım. Ardından Medreseye başladım 1961’de buradan mezun
oldum.
1962 yılında askere
gittim ve 1964’te terhis oldum. Askerlikten sonra, öğretmenlik için
Müfettişliğe başvurdum. O dönemde Türkiye’den öğretmen okulu mezunları da
vardı. Bizi müfettişlik Gümülcine’de Yunanca dilinden imtihana tabi tuttu. Ben
bu imtihanı birincilikle kazandım. Böylece öğretmenlik vazifesi alabilecektim.
Bunun üzerine 1964- 65 öğretim yılında kendi köyümüz olan Memkova Azınlık Türk
İlkokulunda göreve başladım. Uzun yıllar (37 yıl) sadece köyümde yaptığım
öğretmenlik vazifemi 2000 – 2001 öğretim yılında öğretmenliğe veda ettim.
Öğretmenliğin yanı sıra1968 yılından beri İskeçe Müftülüğü’nce müraseleyle görevlendirildiğim
imamlık vazifesi de yaptım. İmamlığım 2017 yılına kadar devam etti.
1938 yılında Türkiye’de
harf inkılabı olunca; Memkova, Kireççiler ve Yassıören bu harf inkılabını ilk
uygulayan köylerimizdir.
ÖĞRETMENLİK DÖNEMİNDEN…
1- 1965 ders yılında yeni
inşa edilen okul binasına taşındık. Encümenler, öğretmenlerle de anlaşarak
giriş kapısının üstünde “MEMKOVA AZINLIK TÜRK İLOKULU” şeklinde tabela astılar.
Yunanlı öğretmeni tabelayı görünce birkaç gün okula girmiyordu. Sebebi
sorulunca, Kapıda TURKİKON “TÜRK” kelimesi oldukça ben onun altından geçmem.
Tabelanın çıkartılması
için çok uğraştılar ancak 1967 yılı cunta dönemine kadar asılı kaldı. Tabi o
derse girmeyen Yunanlı öğretmen, artık derslere girmeye başladı.
2- Dedeağaç’lı bir Rum
öğretmen vardı. Bu öğretmen evli olduğu için, iki haftada bir Cuma günü
öğlenden sonra ayrılıyor, Pazartesi sabahı dönüyordu. Bir Pazartesi günü köye
gelen otobüs arızalandığı için geç kalınca ilk ders saatine yetişemedi. Benim
boş saatim olduğu için, onun dersine ben girdim. Tahtaya “sert adımlarla her
yer inlesin” gençlik marşını yazdım. Onu öğrencilerle okuduk. Daha ders saati
bitmeden Rum öğretmeni yetişti. Ben de sınıftan çıktım. Rum öğretmen kalan
zamanı tamamlamak için sınıfa girince, tahtadaki marşı sormuş. Tabi tam cevabı
alamadığı için, köyün içinden kendilerine meyilli bir zavallıya soruyor o da; “bu
marş, Kıbrıs işgal edildiği zaman okunan marştır” demiş. Bunun üzerine benden
uzak durmaya ve konuşmamaya başladı. Epey zaman geçtikten sonra, tekrar
konuşmaya başladı. Bir gün bana; “biliyor musun, geçenlerde tahtaya yazdığın o
marştan dolayı, isteseydim çok fena canını yakardım” dedi.
Hafız Cemil Hocamız
hatıralarını anlatırken, sanki o olayı dün yaşamış gibi canlı bir ifade ile
bitirdi.
Hafız Cemil, hanımıyla ve çocuklarıyla
İskeçe’de ikamet ettiği evinde emekli olarak hayatını huzur içinde sürdürmektedir.
Müftü Efendi’nin kendisine hediye ettiği “İskeçe Camileri ve Mescitleri”
kitabından dolayı çok memnun oldu ve şükranlarını ifade etti. Müftü Efendi de
kendisine bundan sonraki hayatında sağlık ve huzurlu bir ömür geçirmesini diledi ve
teşekkür etti.