20-03-2022
Faziletli İskeçe Müftümüz Ahmet Mete, Ülkü gazetesine
konuştu.
Müftümüzün Ülkü gazetesiyle yaptığı röportaj:
ÜLKÜ:
Öncelikle İskeçe Müftüsü olarak mevcut koşulları da gözönünde bulundurduğumuzda
Batı Trakya Türk Azınlığının en önemli sorunu nedir?
“MÜFTÜLÜK
BİRLEŞTİRİCİ, YOL GÖSTERİCİ UNSURDUR, TOPLUMU İLERİYE TAŞIYACAK GÜÇTÜR”
Faziletli Müftümüz Ahmet METE: Bu husus insanların yaşayış
tarzına ve bakış açısına göre değişir. Her zaman söylediğimiz gibi, Batı Trakya
Müslüman Türk Azınlığı’nın en büyük sorunu eğitimdir. Ancak eğitim öyle veya
böyle bir şekilde Türkiye’de veya farklı yerlerde alınabiliyor. Bununla beraber, eğitimin
çok çok önünde giden eğitimcilerin eğitilmesi gereken hususlar var. Asıl mesele
bu. Biz bir ağızdan konuşmayı, bir elden iş yapmayı öğrenemedik. İstediğimiz
kadar okuyalım. Her gelen kendi havasından kendi şarkısını okursa, ne
okumuşluğun, ne eğitimin, ne hocalığın, ne imamlığın, ne öğretmenliğin faydası
yoktur. Onun için, evet, eğitimdir. Evet aynı zamanda müftülük sorunudur da.
Her sorun kendi açısında farklıdır tabi. Her sorunun üste çıktığı değerleri
vardır. Aşağı düştüğü değerleri vardır. Meselâ, müftülük birleştirici bir
unsurdur. Meselâ, neden Yunan devleti müftülük sorununun bu kadar üstüne
varmaktadır? Neden Yunan devleti Müftülüğümüzün gücünü azaltmak için elinden
geleni yapmaktadır? Neden Müftülerin kukla olmaları istenmektedir? Neden cahil
insanları, eğitimsiz insanları, müftülüğe yakışmayacak, hocaya yakışmayacak
insanları bu kurumun başına müftü diye getirmektedir? Bu açıdan baktığımız
zaman, Müftülük kurumunun gerçekten can alıcı bir mesabede olduğunu görmüş
oluruz. Çünkü birleştirici unsurdur. Yol gösterici unsurdur. Toplumu ileriye
taşıyacak güçtür. Herkesin kendi kapısında öttüğü bir yerde, ortayı bulacak ve
insanları ortada buluşturacak bir kurumdur. İşte onun içindir ki, Yunan devleti
bunun üzerinde çok durmakta ve bunu bitirmek için elinden geleni yapmaktadır.
ÜLKÜ: Sizler de takdir
edersiniz ki, Batı Trakya Türk Azınlığı olarak hassas bir dönemden geçiyoruz,
Azınlık insanımız özellikle toplumumuzun temsilcileri bu sorunlara karşı nasıl
bir tavır sergilemelidir?
“EGOLARIN TAVAN YAPMIŞ BİR
TOPLUMU ASLINDA ÇOK ZOR GÜNLERİN BEKLEDİĞİNİ SÖYLEYEBİLİRİM”
Faziletli Müftümüz Ahmet METE: Eskiden toplum
farklıydı. Köyde müdür olurdu, bir imam olurdu, bir öğretmen olurdu. Bunlar her
akşam kahvehanede beraber kahve içerler ve toplumda yapılması gereken nedir?
diye münazara ederlerdi. Birbirleriyle uyuşmasalar bile tartışıp konuşurlardı.
Toplum da onlara bakarak onların gittiği yol üzerinden giderdi. Belki öğretmene
daha çok güvenirdi. Onun yolunu takip ederdi. Belki imamı daha çok takip
ederdi. Belki de müdürü ama onlardan bir tanesi onlar için illâki güvenilirdi.
Azınlık insanını doğru yola götürecek bir kişi çıkıyordu. Şimdi çok horoz oldu
memlekette. Şimdi herkes ‘benim’ diyor. Bu meselelerde tecrübesi olan olmayan,
bu meselelerde düşünebilen düşünemeyen, bu meselelerde kendine göre laflar
söylemekte, hakaret etmekte ve bu yolun yolcusu olan toplumu sırtlamış ve
toplum için uğraşmış insanları rencide edecek ağır lafları söyleyebilecek
cesareti olan, maalesef, egoları tavan yapmış insanlarımız vardır. Eski usül
yok artık şimdi yeni usül var. Kimse kimseyi beğenmiyor. Kimse kimsenin
yaptığından hoşnut değil. Herkes, ‘ben siyasi olarak, maddi olarak kendi
çıkarımı nereden bulurum, nasıl kazanırım’ın peşine takılmış. Hoca hutbe verir,
‘eh adam ödeniyor, onun için veriyor’ deyip okunan hutbeyi bile dinleme
zahmetinde bulunmuyor. Ayeti bile dinlemez. Egoların bu denli tavan yapmış bir
toplumu aslında çok zor günlerin beklediğini söyleyebilirim. Onun için azınlık
insanının bazı konularda egosunu bir kenara iterek, kendisini bir kenara
koyarak azınlık davasında ne yapılması gerekiyorsa, onu yapabilecek konuma
gelmesi gerekir. Doktoru da, avukatı da hocası da, hacısı da, hepsi azınlık
için çalıştığında onların yolu birdir. Onların yolu gayrı olamaz. Onların yolu
ayrı olamaz ve hoca kendisi için hocadır. Doktor kendisi için doktordur.
İnsanlığa faydalı olduğu kadar iyidir. Bunun farkında olmalıyız. Kimse
kibirlenmeden, gururlanmadan ve bencilliğe kapılmadan bu toplumda bu toplumun
elinden nasıl tutarım diye bakmalıdır.
ÜLKÜ: Size göre mevcut
hükümetin özellikle Müftülük sorunu konusunda çözüme dair somut adım
atabileceğine inanıyor musunuz?
“YUNAN DEVLETİNİN HEDEFİ
MÜFTÜLÜK KURUMUNU, DEĞERİ OLMAYAN BİR YUNAN YAZIHANESİNE ÇEVİRMEKTİR”
Faziletli Müftümüz Ahmet METE: Ben çoktandır bir tezi
hep konuşuyorum. Hep söylerim. Yunan devletinin hedefi müftülük kurumunu Rodos
gibi, müftülükten naipliğe, naiplikten imamlığa, imamlıktan da belki de hiçbir
şeye değmeyen ve hiçbir değeri olmayan bir Yunan yazıhanesine çevirmektir.
Hedef budur. Son senelerdeki gidişat da bunu göstermektedir. Müftüler varken,
tayin edip yirmi senedir kullandığı müftüleri apar topar emekli etti. Kovdu.
Yerine naipler koydu. Şimdi İskeçe ilinde naip değiştirme modası oldu. Naip
değiştire değiştire bir hal oldular. Cahil, dinle alâkası olmayan, kendi
köylüleri tarafından bile eleştirilen insanları bu topluma Müftü Naibi diye
getirmeye başladılar. Bunun neticesinde, ilk olarak müftülüğe olan inanç güven
kalmayacaktır. Çünkü o konumdaki eleman Müftü sıfatını haiz değildir.
Gittiğinizde size cevap verecek, sizi kazandıracak, sizi doyuracak sıfatları
haiz değildir. Dolayısıyla müftülük sıfatını haiz olmayan insanların olduğu,
Yunan memurlarının olduğu bir Müftülük kurumundan bahsediyoruz. Gittiğinizde
yabancı bir kurum. Yunan devletinin bir kurumu gibi çalışan, dinle hiç alâkası
olmayan, müslümanlık ve Türklükle alâkası olmayan bir kurum. O kurumda siz
yabancısınız. Söz konusu kurum artık yavaş yavaş insanlar tarafından
itilecektir, kenara konulacaktır. İnsanlar buna ihtiyaç duymayacaktır. Zaten
dikkat ederseniz tayinli müftülere ya Roman vatandaşları nikâh ve boşanmaya
gider veya da insanımız bir evrak almak için mecburi kaldıkça gider. Başka
türlü hiç kimse uğramaz. Amaç budur. Amaç yarın öbür gün bu memlekette, bu
toplumda müftülüğün kalmamasıdır. Çünkü müftülük önderlik makamıdır. Müftülük
birleştiricilik makamıdır. Müftülük bu toplumu ayakta tutacak bel kemiğidir.
Müftülük bizi yarına taşıyacak bir kurumdur. Bunun da farkında oldukları için
değil, bu hükümette kim gelirse gelsin hiç bir hükümetten de bir beklenti,
maalesef, bir inancımız yoktur. Maalesef bir çalışmaya girseler dahi
kendilerine uygun bir çalışmaya gireceklerdir. Başka türlü hiçbir şey
yapmayacaklardır.
ÜLKÜ: Son olarak Ramazan
ayına sayılı günler kala başta Batı Trakya Türk Azınlığına ve İslam alemine
hangi mesajı vermek istersiniz?
“RAMAZANLARDA DARGINLARIN
BARIŞMASINI, KARDEŞLİĞİN, BİRLİK VE BERABERLİĞİN TEKRAR AYAĞA KALKMASINI
TEMENNİ EDİYORUM”
Faziletli Müftümüz Ahmet METE: Cenab-ı Hak mübarek
Ramazan günlerine kavuşmayı nasip etsin. Az gün kaldı tabii. Sağlık sıhhatte
olanlar oruçlarını tutsunlar. Bunlar ele geçmeyen fırsatlardır. İftarın ayrı
bir lezzeti vardır. Sahurun ayrı bir lezzeti vardır. Boşver deyip şeytanı
sevindirmeyin. Ben gencim deyip sakın ihmalkâr davranmayın. O günlerin insan
hayatında ayrı bir lezzeti, ayrı bir güzelliği vardır. Onları yaşamadan
hayatınızı süssüz güzelleştirmeden bırakmayın. Ben Ramazanlarda dargınların
barışmasını, kardeşliğin, birlik ve beraberliğin tekrar ayağa kalkmasını, hele
hele pandemi döneminde boşalan camilerimizin tekrar eski neşeli günlerine
gelmesini, o günleri kazanması için cemaatımızın çoluk çocuk aile hepsinin
teravihlere gitmesini ve teravih sevinçlerinin yaşanmasını tavsiye ediyorum.
Bunlar bizi biz yapan güzelliklerdir. Evlatlarımıza bunları aktarmalıyız.
Aktarmadığımız takdirde evlatlarımız camiden, ramazandan ve teravihten uzak
yetişir ve yarın öbür gün bu değerlerimize uzak bir hayat içerisinde
kendilerini bulmuş olurlar. Bu vesileyle herkesin Ramazanını tebrik eder,
Allah’tan hayırlara vesile olmasını niyaz ederim.